bugün

entry'ler (376)

masum dizisi

ilk bölümünü izlemek isteyenler mesaj atabilir, link gönderebilirim.

bir sözlük kızının yanına uzanıp beraber uyumak

neden ekşi sözlük gibi olamıyoruzun cevabı gibi bu başlık sanki.

sözlük yazarlarının itirafları

ayedaş (anadolu yakası elektrik dağıtım anonim şirketi)' ın müteahhit firmasında iş güvenliği uzmanı olarak çalışıyorum. dün ataşehir örnek mahallesi dumankaya ikon'un orada elektrik kablo tesisi işi yapıyoruz, ben de güvenlik önlemlerini aldırıyorum. çalışma yaptığımız yerin karşısında da semt pazarı var. yaşlı bir çift taksi bekliyor, fakat bastonuyla işaret ettiği bütün taksiciler doluyum diye durmuyor, yanlarına giderek yardımcı olmaya çalışıyorum, fakat geçen 10 taksinin hiçbiri de durmuyor. hacı amcaya ben götüreyim sizi istediğiniz yere diyorum, dede zahmet olmasın falan diyor ama ısrar edince tamam diyor. hemen arabayı alıp yanlarına geliyorum, arabaya binmelerine yardımcı oluyorum. nerede oturuyorsunuz diyorum hemen ileride diyor. yaklaşık 500 metre ileride müsait bir yerde bizi indir evladım diyor, hayır dualarını alıyorum bol bol. içimi bir huzur kaplıyor, teyze beni öpüyor, evli misin diye soruyor. hayır diyorum. allah hayırlısını nasip etsin diyor. mandalinayı zorla vermeye çalışıyor fakat nazikçe reddediyorum, dua edin yeter diyorum.

bugün, Ayedaş'tan iş teklifi alıyorum.
ve ben biliyorum ki, o ninenin, o hacı amcanın duasıyla bugün o iş teklif haberini alıyorum.

sözlük yazarlarının çektiği fotoğraflar

görsel
görsel
görsel
görsel
görsel
görsel
görsel
görsel
görsel

aynı nickim ile instagramdan daha fazlası için bakabilirsiniz.

bir kızın en öpülesi yeri

Güvenini öpüp koklarsanız mutlu olur. Güven önemli.

into the wild

hayatımda izlediğim açık ara en güzel film.
beni bu kadar çok etkileyen başka bir film olmadı, olmaz da sanırım.
filmden sonra öğrencilik yaşamım boyunca türkiyenin çoğu yerini otostopla gezdim.
mezun olduktan sonra kamp yapmaya, doğa ile iç içe olmaya başladım.
yaylalarda, dağlarda, ormanlarda kamp yaptım çadırımla, kurt sesleri de duydum, domuz da gördüm, çakal da.. bulduğum her fırsatta yeni yerler keşfettim/ keşfediyorum. yaylada oranın yerlileri ile çalıştım, inek sağdım, saman taşıdım, odun topladım, kestim, biçtim. traktör kullandım, ekmek pişirdim..
hayatımda yaşadığım, deneyimlediğim en güzel duygular, doğayı keşfettiğim zamanlarda oldu.geçen yıl italya'ya gittim. şubatta kars'a gidip çıldır gölündeki buzu kırıp balık tutacağım. mart'ta hindistan'a gideceğim.
yazın arabamı değiştirip 4x4 bir araç alacağım, ve ömrüm boyunca yeni yerler keşfedeceğim. belki bir gün herşeyimi bırakıp onun gibi çok uzaklara gideceğim. bir film, insanın bu kadar hayatını değiştirebilir mi ? evet değiştirebilirmiş.

cem adrian

sen gel diyorsun diye bir şarkısı var, şuan beni ağlatıyor, evet evet ağlıyorum.

günün sözü

bir ilişkide arada bir kavga oluyorsa o ilişkide bir şeyler yolunda gitmiyordur, bir ilişkide hiçbir kavga olmuyorsa o ilişkide hiçbir şey yolunda gitmiyordur. (yıllar önce söylediğim bu sözün twitter'da yayılarak anonim olması da güzel bir duyguymuş).

tek başına sinemaya giden insan

sinemia üyesi olduğum ve haftada en az 3 gün gittiğim için içinde bulunduğum durumdur. çünkü haftada 3 gün filme gidecek arkadaş bulamıyorum sinemia üyesi olmadıkları için. genelde orta kenar köşelerden alıyorum ki, genç çiftleri rahatsız etmeyeyim. bu arada koltuğu en geniş ve en rahat sinema da hillside trio sineması. bunu da ek bilgi olarak vereyim.

köfteci yusuf

küçükbakkalköy'de oturduğum için novada avm'deki şubesine sık sık gittiğim ve bütün iş arkadaşlarımı ve misafirlerimi götürdüğüm enfes yer. fiyat performans açısından bakacak olursak rakipsiz zaten, sunum gayet hoş. e masaya oturduktan sonra 2 dakika içinde sipariş de geliyor, daha ne olsun.
geçen gün yemekten sonra çay içiyorum, içli köftemizden ister misiniz diye biri önüme içli köfte koydu.
ben buna müşteri kazanmak diyorum, ki benim getirdiğim müşteri zaten şuan 30'u buldu diyebilirim. umarım çok kazanırlar, ve bu çizgilerini bozmazlar.

yurtiçi kargo

hepsi burada'dan verdiğim siparişleri 8 gün sonra teslim edemeyen firmadır, kendim şubeye gidip dağ gibi kargo paketlerinden bulup da kendim teslim aldım. ev adresine teslime gitmiş gibi yapıp, ''evinizde sizi bulamadık şubeden üç gün içinde alabilirsiniz'' diye mesaj atan şerefsiz bir firmadır kendileri. ki evden hiç çıkmayan ablama kargo gönderdim oradan biliyorum. aman uzak durun, ettiğim bedduanın haddi hesabı yok.

sözlük yazarlarının ilk aşkları

sene 97. kerim tekin'in karbeyaz ile ortalığı kasıp kavurduğu, tarkan'ın şımarık albümü ile iyice şımardığı, yıldız tilbe'nin ''ulen zamanında ne güzel şarkıları varmış'' dediğimiz, beninin bugün ki kadar göze batmadığı, kaygısızlar ile yatıp kalktığımız, tsubasa'yı şirinler'i dört gözle beklediğim, tek isteğimin bütün harçlığımla bakkal yasin abiden aldığım futbolcu kartlarından çıkan stickerları biriktirerek albümü tamamlayıp futbol topunu almak olan, mahalleye gelen dönen salıncakla özgürlüğün tadını doyasıya çıkardığım, bi daha geri gelmesi imkansız olan ömrüm boyunca unutamayacağım o eşsiz 97 yazının ateşli temmuzuydu benim ilk aşık olduğum gün..

leyla'ydı adı. bizim evin bi kaç ev ilerisindeki komşumuza yazları almanya'dan gelirlerdi. biz de mahallede saklambaç, seksek, yakan top falan oynarken tanışmıştık. bozuk türkçesi ile o kadar güzel eflatun derdi ki ben ona bakmaktan donakalır, durmadan vurulurdum. artık biz daha bi samimi olmaya başladıktan sonra ben onunla daha fazla vakit geçirmeye, onların bahçesindeki çardakta beraber üzüm yemeye başlamıştık. gün geçtikçe vaktimizi birbirimize daha fazla ayırıyorduk. artık ben mahallede erkekleri satmaya başlar olmuştum, futbolcu kartından, mahalle maçlarından misketten kesilmiştim. tek yaptığım leyla ile birbirimize üzüm yedirmek ve çardakta saçmasapan oyunlar oynamaktı. yine bi gün beraber çardakta oturduğumuz bi ara leyla bana bişey söyleyeceğini, yanına iyice yaklaşmamı istedi. yeterince yanaştığım zaman dudağıma, (ya da yanağıma, ya da ikisinin arasına emin değilim) bi öpücük kondurarak, ardından da ''seni seviyorum'' dedi. peki gelelim bundan sonraki kısmına? ben ne yaptım? işler güçler'deki ahmet kural gibi: yanaklarını ellerimin arasına aldım,elimin tersiyle yanağını hafifçe okşadım, zaman durmuştu sanki ,hafif bi meltem saçlarını okşuyordu, o güzel yüzüne inen saçlarını kulağının arkasına alarak, haluk bilginer'in karizmatik ses tonuyla hafifçe fısıldadım : 'ben de seni seviyorum narçiçeğim' diyemedim ya la !... hemen mahallede oynayan bebelerin yanına koştum ''başlarım lan misketinize şimdi beni dinleyin !... oooolum ''leyla beni seviyomuşşş laaaan hebele höbele hahaha ehoheheh bik bik bik ''diye deli dana gibi mahallede bi o yana bi bu yana koşturmaya başladım.çocuklarda ''leyla murat'ı seviyoooo ,leyla murat'ı seviiiyooo '' diye arkamdan koşuyo o sıra tabi .bizim ki küstü bana benim yaptığım öküzlükten dolayı ,e haklı kızcağız ,ne diye elaleme anıra anıra anlatıyon ki ,mal ! ..bi kaç hafta uğraştım barışmak için ama ı ııı olmadı :( sonra bi gün evde ablamın arkadaşlarının doğum gününde aldığı o zamanların meşhur hediyesi müzik kutusunu evden çaldım .(evet çaldım ,çok pis aşıktım olum napim ) ,ve o müzik kutusunu leyla'ya verdim ,''beni affet sevdiceğim ,çocukluk yaptım ,birbirimize üzüm yedirdiğimiz o güzel günleri özledim ''dedim .iki yana sallanıp biraz naz yaptıktan sonra ''tamam affettim ama bi daha kimseye bişey söylemek yok'' dedi .zaten bilmeyen kimse kalmamıştı anasını satıyim ,de neyse ...



dillere destan aşkımıza yine aynı çardakta devam etmeye başladık .aşkımız dediğim birbirimize üzüm yedirmek ve saçmasapan ''ablaa lubla lublub lublaa yes yes ...'' diye başlayan ve ''....sisimoni fıstık ''ile biten (sisimoni ne lann ? ) ,dünyanın en gereksiz el şaplatarak oynanan oyunlarına devam ettik .ama dünyanın en mutlu çiftiydik ,kıskançlık,yalan,trip,cinsel hayat *swh~ hiçbişi yoktu .bi kaç yaz biz beraber devam ettik böyle.sonra bu her yaz gelememeye başladı .her güzel şey gibi bu da bitti bi süre sonra ..duydum ki şimdi 2 çocuğuyla almanya'da mutlu mes'ut yaşıyomuş ,hep mutlu olsun ilk göz ağrım ,ne zaman biri müzik kutusu dese o aklıma gelir benim .mutlu ol leyla ,ömür boyu unutmucam seni ..

geçen gün ablamlara gitmiştim ,oturduk amerikan salatası yiyoruz,aklıma geldi ,''küçükken senin bi müzik kutun vardı onu ben senden habersiz alıp leyla'ya vermiştim abla :( dedim .o da '' biliyorum '' dedi ..gülüştük ..'' koyuyim mi bi tabak daha''dedi .''yok abla sağol tabağım var zaten''dedim .kolumu cimcikledi.hayır ne dedim ki şimdi ben ?

günün sözü

o kadar çok şehidimiz var ki toplanan paralar şehit yakınlarına bölünse bile elle tutulur bir miktar olmuyor.

serkan keskin

bakın bu adamın tiyatrolarını izleyin, metot'u izleyin, cimri'yi izleyin, kuşlar'ı izleyin.
semaver kumpanya'nın elinden çıkan bütün işleri izleyin. bu adamlar tiyatroyu severek yapıyorlar, içlerinden geldiği gibi, yapılabilecek en güzel şekliyle yapıyorlar. piyasada serkan keskin gibi tiyatrocular çok az kaldı, kıymetini bilelim.

en iyi yol filmleri

Filmlerde aram iyidir, hepsi kısmen yol filmi olmasa da, buyrun listem aşağıdaki gibidir:

(bkz: into the wild)
(bkz: brokeback mountain)
(bkz: wild)
(bkz: before sunset)
(bkz: before sunrise)
(bkz: herşey çok güzel olacak)
(bkz: bab aziz)
(bkz: yol)
(bkz: im juli)
(bkz: limonata)
(bkz: true romance)
(bkz: little miss sunshine)
(bkz: big fish)
(bkz: everythink is illuminated)
(bkz: thelma and louise)
(bkz: bir zamanlar anadolu da)
(bkz: mad max fury road)
(bkz: the motorcycle diaries)
(bkz: the way back).

sözlük yazarlarının film tavsiyeleri

nueve reinas,
el cuerpo,
hable con ella,
sleep tight,
hodejegerne,
la cara oculta,
the beach,
serçelerin şarkısı,
süreyyayı taşlamak,
cennetin rengi,
cennetin çocukları,
baran,
fanaa,
ghajini,
my name is khan.

itiraf ediyorum

hayatımda kendimi yalnız hissettiğim anlar oldu evet, ama bu aralar olan en şiddetlisi sanki. kendimi uzay boşluğunda gibi hissediyorum. sinemaya gidiyorum haftada 3-4 gün. her gişe görevlisi bir kişi mi diyo inat edercesine. ulan etrafımda kimse yok işte niye yüzüme vuruyorsun. sinemada çiftler görüyorum sanki bana inat gözümün içine bakarak öpüşen. hatta 3-4 tane çiftin fotoğrafını çektim. sinema ve tiyatro öncesi bi cafede oturmuş beklerken, karşımdaki sandalyeyi ''boş mu acaba'' diye almalarına artık alışkınım. iki kola bi mısır mı diye sormalarına da alışkınım. bi kola bi mısır diyorum. arabayla bir yere giderken, gördüğüm çiftlerin gülümsemelerini slow motion'a alarak izliyorum. umarım hepsi mutlu olur. bazen çoğuna içimden diyorum ki, bir gün ayrılacaksınız çok bağlanmayın. akşam işten eve geldiğimde sinemaya gitmediğim günler film açıp giriyorum yatağın içine, bazen ispanyol sineması, bazen iran, bazen Kore, bazen iskandinav. artık ne bir akrabaya gidesim var, ne de bir eşe dosta. noluyo lan bana.

sinemia

7 aydır kullandığım ve bir kere bile beni mahçup etmemiş uygulama, haftada ortalama 3 kere sinemaya giden biriyim, benim gibi fazla sinemaya giden biri için çok mantıklı bir uygulama. dezavantajı: yanıma arkadaş bulamadığım için çoğu filmi tek izlemek zorunda kalıyorum, sinema arkadaşı olmak isteyenler varsa haberim olsun, oturur iki medeni insan gibi filmimizi izler çıkarız.
(yer: ataşehir, kadıköy, maltepe, sancaktepe, kartal, pendik ve civarları olabilir )
(cinsiyet farketmez, insan olsun yeter)

rang e khoda

" Öğretmenimiz dedi ki: ‘Allah görünmezdir.’ O her yerdedir, O'nu hissedebilirsin.O'nu parmağının uçlarını kullanarak hissedebilirsin. Allah'ı bulana kadar ellerimle her yere dokunacağım ve bulduğumda da kalbimin bütün sırları dahil her şeyi anlatacağım."(Rang e Khoda )

en iyi blog sayfaları

http://pazartesigiydimfes...tr/2015/12/yazmal-kz.html
okuyun, hoşunuza giderse diğerlerini de okursunuz.